Cumartesi, Mayıs 22

Biraz Yağmur Biraz Aşk.

| | 0 yorum

Küçük bir çocuğun okumayı öğrenme hevesiyle aşık oluyorum sana. Öğrenerek  , düşerek geliyorum kollarına.Emeklemeden koşmaya çalışmak gibi seni sevmek. Denemek bile ne kadar yıpratıyor güçsüz bedenimi.Kelimelere anlamlar yüklüyorum , derin anlamlar. Telaffuz etmeye zorlandığım duyguları kelimelerle anlatıyorum , fazla üstlerine gidiyorum bazen , zorlu bir kıştan sonra gelen ilk bahar yağmuruna benzetiyorum seni. Kalbimdeki karlar yeni yeni erimeye başlamışken içinde kaybolduğum bir ilk bahar yağmuru. Her damlası sıcacık . Her damlasında hayat buluyorum. Güneşi tutkunla kapatmanı seviyorum. Olabilecek tüm ihtimalleri , geçmişi reddederek seviyorum. Omzuna kafamı koyduğumda her şeyin geçeceğine inanıyorum bir nevi . Masmavi bir dünya yaratıyorum senin için. Buram buram sen kokan bir dünya . Kendi ellerimle yapıyorum minik yuvamızı , ellerim kan revan içinde . Aldırmıyorum . Dişi bir kuş gibi sabırla , sevgiyle inşa ediyorum. Aşkla alay edişini yıkmaya çalışıyorum . Bitmek tükenmek bilmeyen duvarlarını aşmak istiyorum. O duvarların arkasına sığınmış o kadına ulaşmak için çabalıyorum gece gündüz. Bir sabah pencerene konmuş güvercin oluyorum . Başka bir sabaha şarkılarla uyandırıyorum seni yanağına kocaman bir öpücük kondurarak. Uzaklaşma küçüğüm , inanma onlara. Aşk var , aşk tam içimde . Gözlerime bak iyice bak onlara. İçinden geçip kalbime ulaştığında göreceksin aşkın saflığını. Nefes alıp verişim sıklaşıyor , hızlanıyor . Kalbim tekrar ' ben buradayım ! ' diye haykırıyor sol yanımda. Çocukluğumla geliyorum sana. Kirlenmemiş hayallerimle . Kalbim avuçlarımda geliyorum. Kıracaksın biliyorum , umurumda değil . Seni yaşamak istiyorum. Ruhumu pazarlıyorum aşk sokağında. O sokaktan geçmeni bekliyorum bir umutla . Meleklerle konuşuyorum her gece. Tanrı dinliyor sesimi. Sen uyurken baş ucunda alıyorum soluğu. Duymasan da seni sana anlatıyorum saatlerce , rüyalarına giriyorum. İçinde ben olmayan rüyalarda seni izliyorum. Mutluluğunu görüyorum , etrafa saçtığın gülücükleri. Giydiğin beyaz elbiseyi , ayağında ki kırmızı topukluları. Daha çok arzuluyorum seni. Üşüdüğünü hissediyorum bazen , sevgiyle örtüyorum üstünü hissetmesende sıcacık tutuyorum bedenini. Elini tutup yıldızlara gitmek istiyorum. Bulutların arasında saklambaç oynamak , seni bulmak . Çocukken sevdiğim masalları anlatma derdindeyim sana. Bazen ona gösterdiğin şefkati önündeki tahta parçasına gösterseydin pinokyo olurdu diyor şeytan. Dinlemiyorum onu . Gururumu piç edip geliyorum sana. Öyle safça geliyorum. Korkulardan arınmış. Özveriyi kaybetmeden geliyorum. Gün gelecek beni anlayacaksın biliyorum. Sayfaları dolduran bu kelimeler yok olacak. Sadece gözlerimiz kalacak geriye. O günü bekliyorum yılmadan. Sadece sana bakarak sayfalarca anlatamadıklarımı anlatacağım zamanı bekliyorum . Bir varmış bir yokmuş değil , hep sen varsın diye başlıyorum masallarıma. Varabildiğine erken gelmeni istiyorum bana . Bu yüzden çırpınışlarım .


Elimde son sigaram.
Son bir nefes çekiyorum içime , senmişsin gibi.
Sabah oluyor yine.
Güneş yükseliyor saklandığı yerden.
Gök yüzünde bir kaç bulut.
Aralarında sende varsın biliyorum.
En beyazı sensin.
Ve bugün yine ıslatacaksın sokakları
Sen kokan yağmurlar yağacak yine İzmire
Çoğu sayıp sövecek sana.
Bense bir damlanı bile kaçırmayacağım ta ki sen ruhumu sırılsıklam edene dek.


Read more...

Pazar, Mayıs 16

Bir Gece Yarısı.

| | 0 yorum

Dudaklarına hapsolduğun bir gece yarısı.
Dilimde  alkolün buruk tadı.
Tenimde ellerin
Elimde saçların.
Kokun üstüme sinmiş.
Kelimeler hücumda.
Aşk bu gece taarruz halinde
Aşk bu gece bizim olmak istiyor
Aşk kollarımızda dinlenmek huzur bulmak istiyor.
İçimde sessiz çığlıklar , hepsi sana.
İçimde kelebekler , kollarında harcamak istiyor günlük ömürlerini.
Zihnim bulanık , zihnim durmuş.
Kalbim yönetiyor bu bedeni.
Dudaklarım içine seni çekmek istiyor her sigara dumanında.
Bu gece bir başlangıç olmalı sevgilim , diğer 364 gün gibi .
Yeni bir başlangıç.
Benimle başlayıp seninle biten her başlangıç gibi.
Bu gece sevişmeliyiz.
Tek bedende iki kişi olmalıyız.
Sen ' ben kalmamalı bu gece.
Bırak , biz olalım.
Zor değil.
Ver acını , korkunu , yaşanmışlıklarını bana.
Unut her şeyi.
İlk ve son kelime ol dudaklarımda.
İzin ver teninde yeniden doğayım.
İzin ver bu gece doğum günüm olsun , doğum yerim ise kalbin.

Read more...

Çarşamba, Mayıs 12

Satırlara Düşmüş Özlem.

| | 2 yorum

Her aşk kırık bir kalp bırakır arkasında
En az bir kırık kalp , kimi aşklarsa onlarca kalbi kırabilir
Benimki de onlardan biriydi sanırım.
Gidişinle başladı her şey.
Ve ben gözlerimi kapamaya alıştım.


Tenimde kalan son kokun da yok olduktan sonra geriye sadece anılar kaldı.
Zamanla anılarında yok olduğunu fark ediyorum.
Her gün bir kaç anı daha silinip gidiyor zihnimden.
Lütfen , kızma sevgilim.
Sadece anılar yok oluyor.
Hâla her gece seni düşünüyorum saatlerce.
Hatırlamakta zorlandığım tebessümün var dört duvarda.
Anıların zihnimden çıkıp odamın dört bir yanına savrulduğunu biliyorum.
Penceremi açık bıraktığım bir gece oldu her şey.
Anılar evime hücum ediyordu.
Bulduğu en ufak boşluklardan sızıyordu.
Yaşadığım sokağa , semte hatta tüm izmire yayılmışlardı sadece bir gecede.
Seninle hiç yürümediğimiz sokaklarda bile seni anıyordum.
Seni düşünüyordum aslında hiç olmaman gereken yerlerde olmaman gereken saatlerde.
Düşünsene. Senden kaçmaya çalışırken tamamen sana tutulmuştum.
Sana varabilme ulaşabilme pahasına tutunmaya çalıştığım her dalı kırıyordum.
Hani boğulurken çırpınırlar ya daha da çok battıklarını bilseler de umutsuzca.Aynen öyle.
Özlemimin geçtiği yollarda seni yaşatabilme çabasıydı bendeki ait olmadığın bedenlerde.
Dokunduğum yabancı tenler , kullandığım sevgi sözcükleri , aptal gülümsemelerim, sessiz çığlıklarım  sen oluyordu her gözlerimi kapadığımda..
Sadece sen olan bir dünya yaratmak istiyordum.Kocaman bir dünya koskoca bir sen. Dudağının sağ köşesinde minik bir ben.
Kimle nerede ne yaptığını düşünmediğim bir hayattı bu.Gerçeklerin yok olduğu.Sensizliğin yok olduğu.Kalbimdeki çatlakların yok olduğu.İçimdeki boşluğu yok eden 'içinde binlerce yüzlerce sen biraz da ben olan bir hayat '




Fark ettim ki ; 
Yine fazlasıyla sen doldu satırlarım.
Bir kaç damla yaş ıslattı yarım kalmış cümlelerimi.
Ben gözlerimi kapamaya alıştım.
Peki sen?
Sen benimkinden de yalan bir dünyada yaşamaya alışabildin mi sevgilim.. ?

Read more...

Pazartesi, Mayıs 10

BuramBuramSenKokanBirRüya*

| | 2 yorum



Uyumadan önce seni düşünmemeye çabalamıştım ' her zaman ki gibi ' neyse ki bu sefer başardığımı inanıyordum. Bir kaç anıyı hatırladıktan sonra uykuya dalmıştım bile.Nereden bilebilirdim ansızın rüyama geleceğini.Penceremi açık bırakmışım yine , giriverdin dünyama.Uzaktaydım sana.Şehirden uzak bir yerlerdeydik sanırım.Paten pistindeydin.Yanında elini  tuttuğun küçük bir kız çocuğu.Yüzünü görememiştim ilk başta ta ki bana dönüp gülümseyene kadar. Zihnimde kaybolduğuna inandığım sen karşımdaydın yine.Yanındaysa yer yüzünde gördüğüm en güzel kız çocuğuyla.Bana baktın.İçim ısınmıştı.Dilek olay bir senedir görmüyordum melekleri imrendiren gülüşünü.Bana doğru geliyordunuz.Siz yaklaştıkça kalbim daha da hızlı atmaya başlıyordu.Göğüs kafesime isyan ediyordu adeta ' bırak beni , onun avuçlarına gideceğim' dediğini hissedebiliyordum .Yanıma geldiğinde yüzündeki tebessüm kaybolmamıştı. Kız çocuğunu kucağıma aldım. Oysa ilk sana sarılacağımı düşünürdüm.Sonra sen geldin.Her seferinde yaptığın gibi kulağıma yaklaşıp ' uzun zaman oldu herşeyim' diye fısıldadın.Uzun zamandır bu kadar mutlu hissetmemiştim kendimi.Ormanın içinden geçtikten sonra küçük bir eve geldik.O evi önceden biliyordum.'evet burası bizim evimiz olmalı' dedim içimden.O an elimde bir sıcaklık hissettim.Bir elimi küçük kız çocuğu bir elimi de sen tutuyordun. 'Rüya'  işte.Güzel olan her şey gibi rüyamda bu kadar çabuk bitmemeliydi.Uzatmaya çalışıyordum her şeyi anlamsız bir çabayla.Gözlerimde bir kaç damla yaşla kendime geldim.Günün ilk dakikalarına lanetler okudum.Fazlasıyla aldanmıştım yine gördüklerime.Biliyor musun bir an gerçekten benim olduğunu sanmıştım.Gerçekliği yok edip tekrar dönmek için rüyama kendimi hırpaladım.Beceremedim.Son tek sigaramı yaktım. Anılar birer birer hücum ediyordu kanlanmış gözlerime.Beni sevdiğini söylediğin anlar , dudaklarıma dokunuşların , elimi tutuşun , kimse duymasın diye kulağıma fısıldadıkların canlandı . Sancı geri dönmüştü . İçimdeki sen sancısı her geçen saniye daha da çalkalanıyordu ruhumda. Telefona sarıldım. Bir kaç güzel kelime duyabilme ümidiyle.Okyanusta dalgalara dayanmaya çalışan bir kayık gibi hissediyordum kendimi.Sular geçiyordu içimden.Ağırlaşıyordum , yavaş yavaş suyun dibine çekildiğimi hissediyordum. Çabalamaktan vazgeçmiştim. Derin sularına bırakıyordum kendimi yavaş yavaş. Yeni yok oluşlar , kayboluşlar yaratıyordum çırılçıplak teninde.Aslında hepsi kendi yitirdiklerimdi. Bunu adım gibi biliyordum ama kabullenemiyordum.Sesim git gide kısılıyordu.'' döneceksin , değil mi ? '' demek istedim bir an . '' bu bir son değil , olamaz '' diyerek iç geçirdim. Kendimi kandırıyordum.Ah evet sende biliyorsun , kendimi kandırıyorum.Başka odalarda , başka tenlerde , başka denizlerde mutluydun sen. Bense içinde bile olmadığın bir dünyada 'sen' diyerek yok olmanın buruk tadını yaşıyordum .Dilimde eski bir tat , yitirilmişliğin tadı bu evet. Uyuşmuş bedenim yazarken son kelimeleri . Ben yine uzanıyorum sen dolu 'yitik , yitirilmiş' hayallere.Merhaba meleğim . Hoşgeldin , hoşçakal 

yine..
yeni..
yeniden..
h
o
ş
ç
a
k
a
l
Read more...

Çarşamba, Nisan 28

Seni Seviyorum

| | 0 yorum

Ömrümüz zamana endekslenmiş , hayatımızı saatler ve dakikalar yönetiyor.Herşeyin bir zamanı var deniliyor insanlara. Herşey zamanında güzel deniliyor.Ben hiç bir zaman inanmadım buna.Anında yaşamayı seçti zihnim. Çoğu zaman pişmanlık duysamda.Artık bende zamanlama delisi oldum sanırım.Seninle konuşmadığımızda saatleri sayıyorum , dakikaları tüketiyorum.Bir kaç 'saat' habersiz kalsam adeta çıldırıyorum.'nerede?' 'kiminle?' 'ne yapıyor' diye düşünmekten kendimi alamıyorum ve çıldırdığımı düşünüyorum artık.Zamana seninle anlam katmaya çalışıyorum.Beklemenin ve sabretmenin büyük bir erdem olduğunu seninle öğreniyorum.Zamanı durdurabiliyorum.Sen yanımdayken bunu yapabiliyorum.Saatin tik tak seslerini umursamıyorum , dışarıda ki insanların bitmek tükenmeyen telaşlarını unutuyorum.Bu odada sadece ikimiz varız , bu oda bizim ütopyamız dünyaysa oyun bahçemiz. Öğreniyorum yavaş yavaş sevgili.Susuyorsun her zaman.Sesini duymuyorum belki ama kelimelerin hep yanımda.Seninle susmayı öğrendim ; nefes alıp verişini dinliyorum bazen.Babasının yürüyüşünü taklit eden bir çocuk gibi nefes alıp verişini taklit ediyorum bende.Yaz geliyor diyor herkes , geceler kısalıyor diyor. Bu da yalan geliyor bana buda yanlış geliyor. Seven bilir gecelerin ne uzun olduğunu. Dünyanın değil de sevginin geceleri uzattığını biliyorum sen ne kadar inanmasan da . Her neyse. Bana öğrettiklerini anlatmaya devam etmeliyim . Aşkın sadece bir kadına duyulmayacağını öğrendim seninle.Yeni doğan güneşe , sabahları cıvıl cıvıl şarkılarını söyleyen kuşlara , denize , bom boş sokaklara , güzel bir İzmir sabahına da aşık olabilirmiş insan.Artık dopdolu biriyim bunu en derinimde hissedebiliyorum.Sadece sevgili değilsin sen , öğretmensin. Bana bildiğim her şeyin biraz’ da olsa eksik olduğunu kanıtlayansın.Hayatıma yeni bir boyut kazandırdın. Anlamsız telaşımdan uzağım artık . Boş gözlerle bakmıyorum dünyaya aslına bakarsan yapabildiğim en güzel şeyi yapıyorum artık. Günün her saati her dakikası her saniyesi seni düşünüyorum.Evet artık bende dünyaya verebileceğim en büyük hediyeyi veriyorum , bir an bile kaybetmeden seni seviyorum , seni seviyorum.
Read more...

Salı, Nisan 27

'' hiç kimse olmadı '' senin gibi.

| | 5 yorum

 '' hiç kimse olmadı '' senin gibi..


Kaybettim diyebilmek büyük erdem.Kaybettim dememek için hırpaladım kendimi sonunda kaybedenlerden olduğumu kabul ettim bende.Hiç kimse olmadı senin gibi.Hiç kimse bir kaç kelimesiyle değiştirmedi hayatımı sen gibi.Hiç kimsenin dudakları sonsuzluğun kapısını açmadı sen gibi.Hiç kimse düşünmedi sen gibi.Hiç kimse inanmadı , güvenmedi sen gibi.Kaybedilen bir insan değil benim için.Kaybettiğim aşk , sevda , güven , ruhum belki de çok daha fazlası.Sen benden gittin , yeni bedenlerde yeni kokularda hayat buldun .Sen benden gittin , ben senin bedenine senin kokuna odamın dört duvarını dolduran sıcacık hayalinle bitiyorum.Günden güne eriyip gidiyorum.Yastığımdaki kokun kayboluyor yavaşça.Eskiyorsun sevgilim.En sevdiğin t-shirt'üm sen kokmuyor artık.Aşığım dediğin gülüşlerim kayıp.Asıyorum suratımı hayata.Derman arıyorum alkolde sigarada.Sen bana kaybettirdiklerini onlar geri verecek gibi hissediyorum.Çok bir şey istemedim bu hayatta.İmkansızı başarmak gibi bir tutkum olmadı hiç bir zaman.Elimde avucumda olan 'sen' ile yetinmeyi bildim.Çocukluklarımdan şikayet ederdin ya , onlarda gitti seninle.Hani sanki sen gittin . Ben olmamı istediğin adama dönüştüm.Hani demiştin ya unutursun.Hani demiştin ya aynılarını bir başkasına da söylersin.Yapamadım sevgili.Yalan söylemeyeceğim yapmaya çalıştım.Deli gibi istedim seni unutmayı.Kendimi hiç tanımadığım kadınlara meze etmeyi istedim.Beceremedim.Gözlerimi her kapattığımda sen karşımdayken odamın duvarlarında senin gözlerini görüyorken her gece hayaline sarılıp uyurken beceremedim.Kelimelerin anlatmaya yetmediği bir yerdeyim.Ama sen duyarsın benim sessiz çığlıklarımı.Gözlerimden anlarsın derdimi değil mi ? Yağmuru ne severdim hatırlar mısın ? şimdi korkuyorum yağmurda gezmeye . Korkuyorum bende kalan kokunu götürür diye.Rüzgarlar vuruyor yüzüme her penceremden baktığında.Tek bir dalın yerinden kıpırdamadığı gecelerde rüzgarlar vuruyor bana.Her rüzgar senden dem vuruyor.Yağmur alay ediyor artık benimle.Ellerimizle yaptığımız kumdan kaleleri yok ediyor dalgalar.Ve tek başıma karşı gelemiyorum.İnan çok yoruldum.Artık bana bıraktıklarına sahip çıkamıyorum.Onlarla mücadele edemiyorum.Son bir umut var içimde.Işıkları kapatmayacağım.Pencerem açık.Kalbim ellerimde.Gittiğin rüzgarla gelirsin diye bekleyeceğim bu gece.hiç kimse olmadı ' sen ' gibi..
Read more...

Pazartesi, Nisan 26

''biz'' bir varmışız , bir de yok

| | 1 yorum

Seni gördüğümde,
çocukluğumda dinlediğim bir masalı hatırladım.
Bir İran masalında,
sevdiği kadını yüzyıllarca aynı ruhla,
başka bedenlerde arayan bir adam anlatılır.
"Adam sonunda, yüzyıllardır aradığı kadını,
uzak ülkelerin birinde bulur.
Ona güneşli bir gökyüzü altında
beraber toprak işlemek istediğini anlatır.
Kadın sadece gülümser
ve uzak ülkesinde yaşamaya devam eder".
Seni ilk gördüğümde,
sıcak bir ülkede benimle birlikte olmayacağını,
kendi dünyanı bana taşımayacağını biliyordum.
Yine bana gülümsediğinde biliyordum ki
ben yüzyıllardır yeryüzünde seni aramışım,
sesi herşeyin sebebi olabilecek kadın!...

Bir varmış bir yokmuş diye başlarmış masallar...
Her masalın sonunda
muratlarına eren aşıkların
kerevetlerinin bir ucuna hafiften ilişip,
gökten yere düşen o üç elmanın birinden
bir ısırık alabilmek hevesmiş...
Ne o kerevetlere dokunabildik, ne de elmalara...
Masal işte,adı üstünde,
neyine heveslenir, neyine mutlu olurduk anlamazdık,
ama büyüdükçe gördük ki
bir arpa boyundan fazla yol alamamışız,
ne kendi masalımızda ne de bir başkasının masalında...

Her masal gibi
bir varmış bir yokmuş diye başlayacakken,
bendeki senin masalına
"varmış" demeye dilim varmadı bir türlü.
Bir varmış bir yokmuş demeden de masallara
başlanırmış demekki!...

"Bir yokmuş hiç olmamış,
evvel zamanlar kadar uzak olmayan bir zamanmış,
ne çok çok uzak, ne de çok yakın bir ülkeymiş,
herhangi bir yermiş işte...
İnanılmayacak kadar olağanüstü şeyler de olmazmış,
sıradan, basit hayatlar yaşanırmış.
Ne çok iyiler varmış ne de çok kötüler,
sıradan hayatlar yaşayan,ölü bakışlı,
gülmeyen insanlar varmış,bu herhangi bir ülkede.
Ve sıradan insanların arasında yaşayamaya çalışan
bir çocuk varmış,yaşamaya çalışırmış,
ne insanlar onu sevmiş ne o insanları...
Alışamamışlar birbirlerine,mutsuzmuş,
o kadar uzun zamandır mutsuzmuş ki
kendisini bu kadar mutsuz eden sebebi bile unutmuş
sıradan birşey haline gelmiş bu onun için.
Yapması gerekenleri yaparmış sadece,
ne bir artı, ne bir eksi.
Mutsuzmuş ama ağlamazmış da,
gülmeyi unuttuğu gibi ağlamayı da unutmuş,
sorular sormuş insanlar,
anlatmaya çalışmış hep birşeyleri,
anlatamamış...
İnsanlar anlayamamış...
Karabasanlarla uyanıyormuş, uyumaktan korkmuş,
kendisinin bile duymayacağı çığlıklar atmış
kimse duymamış,
hayatlar devam ediyormuş
ama kocaman bir eksik varmış,
adını koyamadığı eksiğin ağırlığı acı vermeye başlamış.
Bir lanet, bir kara büyü gibi çöktükçe çökmüş üstüne.
Birgün kırılmış bütün direnci
saklayıvermiş kendini herkesten ,herşeyden.
Kocaman tuğlalardan duvarlar örmüş kendine,
kendi duvarları arasında yaşamaya başlamış,
ne o insanları, ne insanlar onu görebiliyormuş artık.
Mutlu değilmiş ama kurtulmuş o karabasandan
"iyiyim" diyormuş "yalnız olsam da iyiyim"...
Nasıl olsa alışmış mutsuz olmaya,
kendi dünyasında, kendiyle başbaşa olmaya.
Herşey iyiymiş hoşmuş da
gene de içinde kocaman bir boşluk varmış,
"istediğim şey buysa ,neden hala içimdeki bu burukluk?"
diye düşünürmüş bazen,
iyi bile olsa gene de eksik birşey varmış.
"Nasıl olursa olsun gene de yaşıyorum işte" der
sustururmuş içindekini.
Ki duvarlarının dışında bir ses duymuş,aldırmamış
ilk önce,"herhangi bir ses işte" demiş.
Sonra bakmış ki
herhangi bir ses diye geçiştirdiği bu sesi
arar olmuş kulakları, yüreği,tekrar duyabilmek için...
Beklemiş,beklemiş...
Gündüzleri geceleri birbirine girmiş,
kulaklarında o ses
şarkılar söylerken yakalamış kendini,
kendine bakmış aynada,gülümsemiş, utanmış.
Hergün duyar olmuş o sesi,
sıcacık bir sesmiş içi ısınmış, aklı kalmış.
Sesi duyabilmek yetiyormuş önceleri
fazlasına gerek yokmuş,
ama zaman geçtikçe yetmez olmuş,
"nedir ki bu,niye hergün bekler oldum"
diye soruyormuş kendine...
Cevabını bulduğunda önce korkmuş,
ama geçmiş korkusu o sesi duydukça,
yerini başka birşeyebırakmış...
"Sevdalandım ben" demiş",
"tanımadığım birsese sevdalandım işte"
diyormuş kendine...
Yetmiyormuş artık sadece duymak,görmek...
Dokunmak istiyormuş sevdiği sesin sahibine,
bir şarkı söylemeye başlamış o sese,
susmuş ses,dinlemiş.
İkisi de duvarın iki tarafında konuşmuşlar bir zaman.
Cesaret edemiyormuş. söyleyemiyormuş...
Aşık olduğu ses hem cesaret veriyor
hem de korkutuyormuş çünkü...
Ve birgün toplamış bütün cesaretini
davet etmiş dünyasına sesi.
Kabul etmemiş ses"ben kötüyüm kanma bana" demiş.
İnanmamış çocuk, "sadece gel" demiş.
"Mutsuz olursun" demiş ses.
"Ne farkeder ki" demiş çocuk, "ha bir eksik ha bir fazla".
"Hayır" demiş defalarca ses.
"Seviyorum, gelmezsen eğer öleceğim"demiş çocuk.
Dayanamamış sesin sahibi,
kötüyüm bile dese dayanamazmış çocuğa birşey olmasına...
Herhangi bir geceymiş gene, çocuk beklemiş,
" bekleme"demiş ses ama elinde değilmiş bekliyormuş.
Ilık bir rüzgar esmiş, içi titremiş,
arkasında olduğunu biliyormuş
ama dönmeye cesaret edememiş,
"korkma"demiş ses.
Dönebilmiş sonunda... Kaldırmış başını.
Gözlerini dikmiş gözlerine,
gülümsüyormuş sesin sahibi kız...
Bakakalmış çocuk... Seyretmiş...
Adını koyamadığı birçok şeyin ismini bulmuş o yüzde...
Çocukluğunu görmüş, gülümsemiş...
Acılarını görmüş...
Özlemeyi,özlenmeyi görmüş...
Saçları yağmur, teni gece kokuyormuş adamın,
doya doya çekmiş içine.

"Sen AŞK'sın" demiş...

Saatlerce anlatmış ona
hiç konuşmadığı kadar çok konuşmuş.
Anlattıkça anlatmış gülmüş.
Ağlamış, kızmış, bağırmış,
yorulmak bilmeden konuşmuş kızla.
Kız dinlemiş.
Sıcacık sesiyle o da anlatmaya başlamış,
bambaşka şeyler anlatıyormuş...
Ölümden, gitmekten bahsediyormuş en çok...
Dinledikçe değişmiş çocuğun yüzü,
sesi seviyormuş ama söyledikleri korkutmuş,
yüzündeki mutluluğa gölge düşmüş,ağlamaklı olmuş.
İstiyormuş ki güzel şeyler anlatsın sevdiği kız.
İstiyormuş ki hiç gitmesin yanından...

"Gitme" demiş...Ve ilk defa dokunmak için elini
uzatmış..."...

Ninelerimiz dedelerimiz kadar bile olamamışız hiç,
onlar çok uzun zamanlar öncesinde,
çok çok uzak ülkelerde,
her engele rağmen gökten üç elma düşürebilirken,
biz sevdiğimize bile sunamamışız bir elmanın yarısını...
Onlar;
devlere, canavarlara, kötü kalpli cadılara rağmen
ayakta tutabilirken aşkı,
biz içimizdeki korkak bizle başedememişiz.
Biz "bir varmış" demeye bile korkmuşuz...
Biz masallar yaratmakbir tarafa,
küçük öyküleri bile elimize yüzümüze bulaştırmışız...
Biz bir masal tadında,
saflığında, yaşayabileceğimiz herşeyi
kendi ellerimizle teslim etmişiz kötü kalpli cadılara,
farkına bile varmadan güçler vermişiz ellerine,
sonra ezilmişiz karşılarında...
Biz bir arpa boyu yolu bile soluk soluğa almışız...
Biz bir varmışız... Bir de yok...
Read more...
| | 1 yorum

Maskeli balo varmış bugün ! şehrin en büyük sarayında ! Genç adamlar kadınlar çok heyecanlı bugün ! Hepsi gecenin en iyisi olma derdinde ! Bir adam ve bir kadın var sadece , tek dertleri rüyalarındaki sevgiliyi bir defa olsun bulabilmek ! Bende o balodaydım o gece . Sen En güzel kıyafetini giymişsin üstüne. Yüzlerce kişi var etrafımda ! Korkuyorum beni göremezsin diye. Upuzun bir merdivenin en üst basamağından görüyorum beyaz uzun topuklu ayakkabını . İçim kıpır kıpır oldu bile . İniyorsun yavaşça aşağı. Herkes döndü , herkes sana bakıyor. Kıskanıyorum ! Çıldırıyorum ! Korkuyorum ! ya beni göremezsen ? Ya sende aldanırsan bu parıltılı çömezlere ? Ya Sende Sevgimi meze edersen bu kahpelere ? Yağmur yağıyor. Yağmur başlıyor ! Her damla bir insanı eliyor. Her damlada birinin daha gerçek yüzü ortaya çıkıyor . Ve sen bana geliyorsun. Ve sen bana bakıyorsun. biliyorum sevgilim bunlar düş değil ! Kalk , hazırlan giy o bembeyaz elbiseni , bugün işte bugün kalbimde senin için maskeli balo var ! 
Read more...

Sancı Var En Sol Tarafımda.

| | 1 yorum


Sancılıyım bu gece , her gece ki gibi.Çocukluğumdan dem vuruyordum.Aklıma biri geldi. Fırattı adı.Kalbi delikti onun.Biz deli gibi koşar oynarken o yerinden kıpırdamazdı.Anlamazdım o zaman halini.Annesi hep baş ucunda dururdu.Babası yoktu sanırım yada hiç denk gelmedik.Maç yapardık pet şişlerle kames toplarla.Büyükler onu hep kaleye koyardı.O zamanlarda sezerdim içindeki burukluğu.Ameliyat şarttı ve maddi durumları buna yetersizdi.Ellerinde avuçlarında yoktu anlayacağınız.Bu gece aklıma geldi . Onun neler hissettiğini şimdi öyle iyi anladım ki.Sanırım benimde kalbimde kocaman bir delik var.İçi boş ağrıtan , sancıtan bir delik var.Kalbim koşamıyor sevdadan sevdaya.Her zaman oyunun dışında kalıyorum.Her zaman uzaktan izlemekle yetiniyorum.Koşarken düşüp kalmaktan korkuyorum sanırım.Onun kadar şanslı olmadığımı düşünüyorum.Baş ucumda her an beni izleyen bana zarar gelmesin diye bekleyen bir anne yok kalbimin etrafında.Her giden bir parça daha koparıyor kalbimden.Boşluk o kadar büyüyor ki kalbimde.Acıtıyor.Gerçekten çok acıtıyor.Geçici ilaçlar kullanıyorum.Yamalıyorum kalbimi. Bir kaç zaman geçmeden param parça oluyor kalbimdeki yamalar.Yeni tedaviler ön görüyor doktorum.Her seferinde yanılıyor doktor.Doktor dediğimde zihnim olsa gerek.Derler ya insanoğlu sever kendini kandırmayı.Aynen öyle kandırıyorum bende kalbimi.Acı yok sızı yok diyorum.Bazen öylesine inanıyorum ki koşmaya çabalıyorum.Bende oyunun içindeyim diyorum kendime.Çok geçmeden yıkılıyor yere ruhum.Çok geçmeden ayaklar geçiyor üstümden.Yerin binlerce kat altına indiğimi hissediyorum her düşüşümde.Üzerimden acımasızca geçen insanlar mutlu . Düşmem zevk ve haz yaratıyor onlarda.Onlar kötü biliyorum.Onlar beni oyuna hiç almayan o çocuklar biliyorum.Masumdum.Kıyamazdım yerde insan gördüğümde.Elimi uzattım her seferinde düşenlere.Kalktılar.Güçlendiler.İhtiyaç duydukları çıkarları bitince.Tek başlarına ayakta durabileceklerini ve bir daha düşmeyeceklerini düşündüklerinde kapıları çarpıp kalbimin duvarlarına gittiler.Bencil değilim kızmıyorum onlara.Arkalarından mutlu olduğum bile oluyor.Artık güçlüler ve bana ihtiyaçları yok gitmeliler diyebiliyorum kendime.Haklılar diyebiliyorum.Hani olur ya kanadı kırık bir kuşu alırsın.İyileşene kadar üzerine titrersin.Zaman geçer alışırsın ona.Yaraları iyileştiğinde uçup gitmek ister o kuş.Arkasına bakmadan kanat çırpar maviliklere.Hiç bir zaman ' gitme , gidersen olmayan kanatlarım acıyacak.Kalbimde bir boşluk daha oluşacak.Kabullenemeyeceğim gidişini , alıştım sana.GİTME' diyemedim.Git gide büyüyen bir boşluğun içinde kaybolurken yazıyorum son satırlarımı.Merak ederseniz 'Fırat' başarılı bir ameliyat geçirdi ve iyileşti.Artık oda koşabiliyor dilediğince beni sorarsanız eğer tedavisi yokmuş ne parayla ne pulla.Bu onların çözebileceği türden bir boşluk değilmiş.Ameliyat masası kurtaramazmış beni tüm sorunlarımdan.Kör topal gidiyor işte , bir gün bende koşacağım .. bir gün bende koşacağım..
Read more...

Gençlerin Diline Dolanan 'Aşk'

| | 2 yorum

Çok derin bir konuya giriş yapıyorum sanırım.Elimden geldiğince gözlemlediğim 21. yüzyıl aşklarını anlatacağım. Kategorilere ayırmak daha kolay olacak sanırım.


Windows Live Messenger Aşkları : 
Evet can iliğinizden vuracağım sizi bu sefer.Haz etmediğim bir türden başlıyorum . Anlatmak zor olacak benim için 'yaşamadığım için' . Dediğim gibi gözlemlerimi aktaracağım size.Messenger aşkları birbirinden bir haber olan bir adam ve kadının tanışmasıyla başlar. Rutin olarak 'selam' ile başlar bu muhabbetler.Bir kaç gün konuştuktan sonra aşktan sevgiden dem vurmalar başlar tabi ki.En güzel aşk kelimeleri kullanılır olmuştur.E  peki sen karşındaki insanı ne kadar tanıyorsun ? Messenger dışında hayatında neyi biliyorsun ? Peki sen sanal bir aşka nasıl inanıyorsun ? Yüzünü bile görmediğin , nelerden hoşlandığını bilmediğin , ne yediğini ne içtiğini bilmediğin , nasıl şartlarda yaşadığını bilmediğin bir insana karşı nasıl bir sevgi hissediyorsun ? Komik değil mi ?  Sanırım hepimiz geçtik bu yollardan.Yirmi birinci yüzyılda olağan şeyler bu tabi ki . Nicklere isimler yazılır kişisellere şiirler .Seni Seviyorum kelimesini kullanır bu insanlar sık sık. Genelde bu aşıklar birden fazla kişiye aynı anda farklı hisler besleyebilir , olağandır.Bana inanmıyorsanız onlara sorun . Bu aşklar en kısa sürenler arasına alınabilir genelde bir kaç hafta sonra nicklerde başka isimler olur. Ve o deli dolu aşkları orada biter.Arkadan küfürler belirtilir.Bir insanı hayatından çıkarmak , unutmak onlar için engelle ve kişiyi sil tuşlarından ibarettir.Günümüzde sık sık görülen bu tipleri kınayarak bu kategoriyi kapatıyorum.


Gösteriş Aşkları : 
Haz etmediğim bir türe daha değineceğim.Gösteriş aşkları kulağıma en itici gelenlerdir.Bu tür aşıkları her köşe başında görebiliriz.Şehir semt fark etmez.İnanın her köşe başında bu türden en az bir kaç çift vardır.Bu arkadaşlarımız 'aşkı' tamamen çıkarları uğruna kullananlardır.Genelde ergenlik başlarında gelişir bu duyguları.Bazılarında ergenlikten sonra biten bu duygu bazı arkadaşlarımızda ise ilerleyen yaşlara kadar devam edebilir.Bir kadın ve bir erkek tanışır.Bunlar ileri gelen insan olduklarını düşünürler.Ve tabi ki reklam şart.Genelde adam arkadaşlarına olayı şu şekilde tercüme eder ;
-Oha abi bir kız buldum . Yok böyle bir şey ha taş gibi.Bizim burada oturuyormuş lan.

*Abi ne şanslı adamsın ya..


Evet kendilerini pohpohlayan arkadaşları da oldukça mevcuttur.Tamamen dış görünüş üzerine filizlenir kara sevdaları.Yaşadıkları yerlerde ki en popüler cafelerde görmek mümkündür onları.Genelde bar köşelerinde öpüşürken yada yüzeysel sex yaparken rastlayabilirsiniz onlara.Tek amaçları etraflarına verdikleri imajdır.Oğlan taş gibi kızı götürüyorum lan der gibi bakar etrafına kafası dimdik yürür genelde.Kızsa bak yanımda taş gibi adam var daha ne kapılar açacak bu bana tarzında bir düşünce içinde olur.Bir kaç haftalık ilişkileri boyunca yaşadıkları şehirde her cafede onları öpüşürken görmek mümkündür şaşırmayınız.İlişkileri bittikten sonra birbirlerine açtıkları kapılardan yararlanır bu parazitler.İlişkiden sonra en büyük hataları birbirleriymiş gibi davranırlar.Oğlan genelde abi ya allahın kaşarı yol verdim edasıyla dolaşır etrafta , kız ise o hayvanla ne yapacağım daha iyilerini hak ediyorum havalarındadır.Bu döngü böyle yuvarlanıp gider.Tüm gösteriş budalalarına buradan sevgilerimi gönderiyorum (:


Tutku Aşkları :
Bulunması ve rastlanılması zor olan bir türe geçiyoruz.Sonunda işler güzelleşiyor sanki.Bu türümüzde adam ve kadın birbirlerine inanılmaz bir şehvetle bağlıdır.Aralarında inanılmaz bir çekim gücü olur . Fikrimce ikisi baş başa bir adaya bırakılsa sonsuza dek mutlu yaşayabilirler.Keşke öyle olsa diye iç geçirdiğinizi hisseder gibi oldum.Ama öyle değil.Olamazda zaten.Türkiye'de yaşıyoruz.GÜNAYDIN ! . Arkadaş çevreleri vardır onların. Yaptıkları en büyük hata da budur zaten.Günümüzde birbirini gerçekten seven iki insan gördüklerinde çirkefleşen milyonlarca insan var.Ve bunlardan en az bir kaç tanesi onların çevresinde de mutlaka vardır.Akla girmeler , yaşadıkları en güzel duyguları dallasa çevirme çabası vardır bu arkadaşlarda.Onları çevre de çok etkiler tabi ki.Bu denli yüksek dozda aşk alan insanlar dengesizleşebilir.Vurdumduymazlığın en yüksek seviyeden hissedildiği aşk kategorilerinden biridir.İkisinden biri daha çok sever.Ve daha çok seven her zaman terk edilir.Unutmayalım ki her aşkın bir sonu olduğuna inanan insanlarız.Daha ilk günden sonu düşünülür.Bu ilişkide biri sonu düşünme işini daha az yapar.Biri karşısındaki dünyasının merkezine daha çok yerleştirir.Biri daha çok bağlanır.Ve genelde bu terk edilen olur. Çok acınası değil mi ? Böyle bir şey işte günümüzün tutkulu aşkları. Giden gider .  Yeni Bir hayat kurar.Aşık oldukları kadar vazgeçmeleri de kolaydır bu arkadaşların. Bir kaç hafta içinde başkalarıyla görmek mümkündür.Üzülüyorum onlara.Keşke böyle olmasa dediğim de oluyor.Bu konuda anlatabileceğim bir çok şey var ama uzatmak istemiyorum sizleri de düşünerek. Bir diğer kategoriye geçmenin zamanı geldi sanırım (:


Eskilerin Aşkları : 
Leyladır Mecnundur düşmüş herkeslerin diline.Sevdayı romantik filmlerde arar olmuşuz.Filmler ağlatır olmuş bizi.Böyle bir aşkı hiç yaşayamacağım diyorsunuz içten içe biliyorum.Önünüze gelen her sevdadan birer pay çıkarıyorsunuz kendinize.Her birinizin en az birer yarası var bunu da biliyorum.Olmaması tuhaf olur zaten.Siz sevdayı kullanıyorsunuz arkadaşım.Eskitiyorsunuz sevda sözlerini.Sıradanlaştırıyorsunuz yaşanması en zor hususları.Sevginiz çok çabuk büyüyor dilleniyor.Daha karşınızdaki insanı tanımadan kör kütük bağlanıyorsunuz.Onun içine değilde fotoğraflarına , ortamına sevdalanıyorsunuz arkadaşım siz ! Kızmayın bunları okurken bana.Bunları en az herkes kadar bende yaptım.Peki ya onlar ? ya şuan toprağın altında yatanlar nasıl yaşadı sevdalarını ? Nasıl yazıldı en güzel aşk şarkıları nasıl yazıldı en anlamlı şiirler ? Onlar sevdalarını dillendirmeye tüm dünyaya haykırmaya korktu hep. Onlar sevdiğini paylaşmadı hiç bir zaman.Babam anlatır bilirim.En samimi arkadaşı yanlarından sevgilisiyle geçse yanlış anlaşılmasın diye selam bile vermezlermiş.Ben bunları istiyorum.Bunları yaşamak için geri dönmem mi gerekir geçmişe ? Günümüzde aşk yok mu ? Herkes mi aynı yani ? Beynimi kemiriyor bu sorular.Zorlanıyorum içimdekileri anlatmakta.BİZ sevgimizi ulu orta yaşayanlardanız.ÇÜNKÜ bizim korkumuz yok çevremizden ! Korkumuz yok başımıza gelebeliceklerden.! Korkumuz yok en mahrem sırlarımızı anlatırken dost bildiklerimize . Onlar bambaşka dünyadaydı.Yusuflar vardı o zaman.Mektuplara yazıyorlardı sevdalarını.Ruj izleri vardı mektuplarda . Kokulu kağıtlar vardı.Onlara sarılıp uyuyuordu onlar.Bizim gibi değillerdi onlar.SMS köşelerine sığdırmadılar en güzel aşk sözlerini.Bizim gibi bağıra çağıra harcamadılar aşkı' .Biz gibi değillerdi anlayacağınız.Dışarısı ihanetti o zamanlar. Sadece o zamanlar değil. Şimdide öyle inanın bana.Biz göremiyoruz sadece.Siz cafelerde sokakların ortasında öperken sevdiğinizi.Onlar el ele tutuşmaya korkarmış.Farkımız da bu olsa gerek.Her şeyin yeri varmış zamanı varmış o zamanlar.Zaman geçtikçe Modernleşmiyorsunuz inanın . Git gide içiniz çürüyor.Onlar karınca gibiydiler.Yürekleri namuslu sevgileri çalışkandı.Onlar sevdikleri uğruna canını verirdi.Onlar aşk'ı yaşadılar.Biz artıklarını yaşıyoruz . Onlar gibi olmak istiyorum . Sadece bugünü değil yarını da düşünebilmek istiyorum.Evlilik dillerde şimdi.Kır düğünü mü olsun ? Salonda mı yapsak ? Siz aldananlardansınız.AŞK ölmedi. Buna inanıyorum kalbimin tüm saflığıyla.Aşkı yok eden sizlersiniz.Ve her birinizden öyle nefret ediyorum ki. Siz sevdanızı cebinizdeki parayla , başkalarına ait olan cümlelerle yaşıyorsunuz.Onlar sevdalarını hayalleriyle yaşadı.İşte bende onlardanım.Geri kafalıyım. Geniş değilim. Evet ben de onlardanım.Ve size asla uyum sağlayamayacağım.Bu yolda daha kaç kere parçalanacaksa kalbim inanın hiç umurumda değil. Ben sevdayı onlar gibi yaşatacağım içimde.Yeni doğan güneşe aşık olacağım , gece odamı aydınlatan ay ışığına şiirler yazacağım.Ütopyamda hiç olmayan bir kadını hayal edeceğim ben.Sıradanlaşmayacağım sizler gibi. Farklı olacak benim sevdam.Gerek yok ikinci üçüncü tekil şahıslara.Ben onunla bir olacağım.Ben veya sen demeyeceğim hiç bir zaman.Sadece biz olacak.Sevdayı kirletmeyeceğim.Başkalarının cümleleriyle değil kendi yüreğimle gideceğim sevgilime. Yüreğim ellerimde olacak benim.Sizin gibi saklamayacağım köşe bucak.Kırmayacağım kalpleri.Evet ben sizler gibi değilim , ben eskilerde kaldım.Sevdamı duvarlara kağıtlara değil yüreğime yazacağım.Kategorilere sundurmayacağım aşkımı.Kirletmeyeceğim sizlerle.Paylaşmayacağım..Ve evet erimeme rağmen ısrarla yanan bir mum gibiyim , inadına parlayacağım inadına ışık saçacağım etrafıma sönmek umurumda değil..




Umarım sizde bunları yaşama fırsatına erişirsiniz (: 
Read more...

Baba Olma Aşkına !

| | 5 yorum


Bugün başka hissediyorum kendimi.Nasıl tarif etsem bilemiyorum açıkçası.İçimde başka bir heyecan var.Sokakta çocuklar gördüm.Hele bir tanesi vardı ki 'baba' diye ağlıyordu.Zaten içimde olan çocuk sevgisi hatsafaya ulaştı işte o an.Eve geldiğimde oturup düşündüm acaba benden nasıl bir baba olur diye.Bir anda binlerce hayale daldığımı hissettim kendi çocukluğumu anımsadım sanki.Film şeridi gibi geçti gözümün önünden küçüklüğüm.Masallarla büyüdüm ben.Her gece yatmadan önce babam baş ucumda bir masal anlatırdı bana.O kahramanların yerinde olmak isterdim hep.Hani prensesi öperek sonsuz uykusundan döndüren prens gibi.Aslanla alay eden fare olmak istediğim geceleri hatırlıyorum.Günümüzde inanmıyor kimse masallara.Çocuklara masal anlatılmıyor. Önlerine bir kaç oyuncak atıp renkli gece lambaları ve bir iyi geceler öpücüğü vermek yeterli geliyor ailelere.Misal ben öyle olamayacağım.Kızım olacak biliyorum bunu.Ben her gece masallar anlatacağım ona.Anlattığım masallarda prens olacak prenses olacak aslan olacak fare olacak.Duymak istediği her şey olacak masallarda.Kendi masallarımı anlatacağım ona.Her dinlediğinde biraz daha tanıyacak beni.Biraz daha fazla anlayacak.Her gece uykuya dalana kadar baş ucunda bekleyeceğim.Bazen onu uyuturken ben de kıvrılacağım yanına.Sabah gözlerimi açtığımda ilk minik kızımı göreceğim.Bazen yatağından fırlayıp yanıma gelecek 'korkuyorum babacığım!' diyerek şimşek çaktığında.Minicik ellerini sımsıkı tutacağım kafasını göğsüme koyacak.Kızım' benim kollarımda huzur bulacak.Geceleri yanıma koşacak . Babacığım uykum geldi , hadi bana masal anlat diyecek . Biliyorum şimdiden varlığını hissediyorum.Onu her yeri apartmanlarla dolu gri şehirlerde büyütmeyeceğim.Uzak olacak o dünyanın pisliğinden , vurdumduymazlığından.Herkes gibi olmayacak yani.Bugüne dek kimsenin giremediği ütopyama götüreceğim onu.Ruhumun altın anahtarı onun minik ellerine emanet olacak.Her geçen gün daha çok bağlanıyorum ona . Her geçen gün daha fazla istiyorum onu.Bu dünyaya verebileceğim en büyük hediye o olacak.İş temposu , insanlar , amaçlar , idealler olmayacak benim için ön planda.Ondan bir gün ayrı kalsam kıyameti koparacağım bunu biliyorum.Beni sevecek kimsenin sevmediği gibi bunu da biliyorum.Ah 'yavrum' geleceğin günü iple çekiyorum.Olmayan sana alışıyorum şimdiden.Düşündükçe var olmayan yüz hatlarını , gülümsemeni kanım kaynıyor içten içe.Şimdiden girdin 'ütopyama' . Ah ne çok uzattım değil mi ? bir kaç dakikada düşündüklerimi buraya dökmek için ne kadar çok kelime kullandım.Evet , Ben baba olmak istiyorum.
Read more...